Vita yağı rafta gördüğüm an sanki yıllar sonra eski bir dostla karşılaşmış gibi hissettim kendimi. Vita denince aklıma ilk gelen şey Vita kutusunun bir saksı gibi kullanılması. O saksı vazifesi gören kutularla ne çiçekler yetişmiştir acaba?
İnstagram’da influencer olma yolunda destek isteyen bir gence, elimden geldiğince yardımcı olmak için internet’te araştırmaya başlamıştım. Aslında pek takip ettiğim influencerda yoktu. Açıkçası bu tarz şeylerle pek ilgimde. Olaya Fransızdım diyebilirim. Fakat işin özünde influencerı da bir marka olarak gördüğümde ve onun da pazarlaması yapılabileceğini düşündüğümde. Yani bakış açımı değiştirdiğimde. Benim içinde farklı bir deneyim olacağını düşündüm.
Yeni bir iş kurmak, marka oluşturmak ve varolmaya devam etmek günden güne zorlaşıyor. Özellikle pandemi etkilerinin devam ettiği günümüzde. Bu süreçte yaptığınız işin tutmasını sağlamak ve markanızın fark yaratıp, yoluna devam etmesi için sanırım en ekonomik ve etkili yol bu aralar ‘’alanını daraltmaktan’’ geçiyor.
Covid-19 sürecinde özellikle internet (site, sosyal medya vb) kullanımımız ciddi şekilde arttı. Hepimizin radarına illaki bir şeyler takılmıştır. Benimde farklılaşma, pazarlama ile ilgili radarıma takılan işler oldu. Buyrunuz iyi okumalar
Covid gibi kriz ortamlarında genellikle biz insanlar haberi aldıktan sonra tepkilerimiz evre evre değişir.
Şok–Suçlu Arama–Kabullenme–Savaşma gibi de düşünebiliriz.
Şuan kabullenmeden yavaş yavaş çıkıp savaşma evresinde olduğumuzu söyleyebilirim.
Peki asıl konuya dönersem markalarda, pazarlama dünyasında durum ne?
Geçenlerde severek takip ettiğim blogger ve youtuber olan Deniz Pehlivan’ın, ‘’Bir Hayalin Peşinde’’ adlı youtube kanalını izliyordum. Londra’da ki izlenimlerini anlattığı bir videosunda, pazarlama açısından dikkatimi çeken bir yer oldu. Londra’da ki bazı cafe, restaurant vb. yerler duruma göre farklı fiyatlandırmalar uyguluyormuş. Şöyle ki;
Kokteyl değince aklımıza neden bir marka ismi gelmiyor?
Yani kokteyl üreten marka yok mu? (En azından perakende tarafında ve Türkiye’de)
Yaptığım araştırmalarda otellere toptan veren birkaç markaya rastladım ama benim kastettiğim perakende tarafı. Mesela enerji içeceklerinde akla gelen ilk marka genellikle Redbull oluyor. Benimde kastettiğim bu tarz birşey. Sanki piyasada, kokteyl alanında bu tarz bir açık var.
Pazarlama-marka konuları gerek teoride gerekse de pratikte devamlı yenilenen, trendlerin çok sık güncellendiği alanlar. Bu noktada kendimizi diri tutmak adına özellikle dünyada ve Türkiye’de olan biteni kaçırmamak, en azından yakalayabildiğimizi yakalamak son derece önemli. Bu noktada takip etmekten keyif aldım, sizin içinde yararlı olduğunu düşündüğüm pazarlama-marka ile ilgili Türkçe web sitesi ve blog tavsiyelerim sizlerle
Çevremizde çok şey pazarlanıyor. Ev, araba, tv, akıllı telefon, kıyafet, kahve, hizmet bi dünya şey.
Bazı şeyler için bunun da pazarlaması yapılır mı? diye akıllara gelen fakat uygulamaya geçilmeyen yada hiç akıllara gelmeyen şeyler.
Mesela bir ‘’taş parçası’’
Harbiden nedir bu markalaşma sevdası, herkeste bir aman abi bir an önce markalaşmak lazım. En kötü şunlar şöyle yapmış bizde oradan bir şeyler kopyalarız yolumuzu buluruz vs. vs. günü kurtarmak için düşünülen sığ şeyler. Markalaşma hamleleri yapmadan olmuyor mu? Yani dümdüz eski usul tekniklerle artık bir şeyler satılamaz mı? Tabi ki de satılır. Hatta belli bir müşteri kitlesine de ulaşılır. Peki ya daha sonra?
Kısa bir süre önce Fransa ve İtalya’yı kapsayan yaklaşık 2 haftalık bir yurt dışı seyahatim oldu. Burada Nice, Cannes, Monaco, Bologna ve Floransa’yı gördüm. Her ne kadar bu güzel şehirlerin önemli yerlerini tek tek görüp, keşfettiysem de Korkma! Buralarda şuraya gidin, bunu tadın, şunu yapmadan dönmeyin gibi tavsiyelerde bulunmayacağım. Onları zaten bir çok sitede, blogda çok iyi yapanlar var. Paylaşmak istediğim şeyler ülkemizde olmayıp (ya da benim denk gelmediğim) oralarda olan farklılıklar üzerine tabi pazarlama, marka penceresinden…derdim tam olarak da bu 🙂
Reklamlarını beğenmiştim. Şarkısını, melodisini sevmiştim. Survivor All Star’da Hopi’nin sponsorluğunda yapılan bir ödül oyunu sonrası ‘’Hopi Dansı’’ diye bir şeyin oluştuğunu görünce ise dikkatimi bi tık öteye taşıdım…
“Marka” tüketicinin zihninde inşa edilmeye çoktan başlamıştı. Soyuttu, hızlıca bilinçaltına yerleşiyordu. Bir kimliğe bürünmüştü ve tabi bunun altında birde kişiliğe. Duruşu, dillere destan bir imajı vardı. Kendine has bir dili, kokusu, rengi, söyleyecek sözleri vardı. Konumlandırma gibi her şeyin onun etrafında döndüğü sağlam da bir kalbi…
Türkiye’ye ilk marka danışmanlığı kavramını getiren, sayısız markaya danışmanlık hizmeti veren ve Bu Topraklardan Dünya Markası Çıkar Mı? Pazarlama Reçeteleri, Başka Akmerkez Yok gibi başarılı kitaplara imza atan Güven Borça’nın, KOBİ’lerden Ne Öğrendim? Konu başlığı ile MarketingTalks’ta yapmış olduğu sunumun yazı hali